Nevvar-Salih İŞGÖREN Eğitim Kampüsü
  BİR KONU BİR KONUK
 
Doç Dr. Murat Erdal ile 'Lojistik Eğitimi ve Lojistik Proğram İçerikleri' hakkında görüştük

MURAT ERDAL

Öncelikle aldığınız eğitimlerden ve kişisel gelişiminizden bahsedebilir misiniz? Hangi konularda eğitimler veriyorsunuz?

MURAT ERDAL: Öncelikle mühendisim. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Üretim Yönetimi, Tedarik Zinciri Yönetimi, Lojistik ve Dağıtım Yönetimi dersleri veriyorum. Yıl içerisinde Lojistik Kulüp faaliyetlerinde ve seminerlerine konuşmacı olarak katılıyorum.

Türkiye’de lojistik sektöründe verilen orta ve üst düzey eğitimler hakkında bilgi verebilir misiniz? Verilen eğitimleri artı eksi yönleri ile değerlendirebilir misiniz?

MURAT ERDAL: Öncelikle, tarihsel gelişim açısından birtakım bilgiler verebilirim. Orta öğretimdeki lojistik bilgisinin yükselmesi ve meslek yüksek okullarının açılması konusunda önemli çalışmalar yaptığımızı belirtmek isterim. İlgili makamlara görüşler bildirerek, Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak çalışmalar yaptık. Müfredatın nasıl olacağı, temel derslerin neler olması gerektiği konusunda Milli Eğitim Bakanlığı ile bilgi alışverişinde bulunduk. Bu tür liselerin eğitim materyali ihtiyaçları konusunda destekte bulunduk ve bulunmaya da devam ediyoruz.

Ön lisans (2yıllık) ile lisans (4 yıllık) eğitimlerine değinecek olursak; Burada bir plansızlık söz konusu. Üniversitelerde açılan bölümler, Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre açılmıyor. Temel düşünce, “dışarıda bir milyon öğrenci var ve biz bu bir milyon öğrenciden nasıl daha fazla öğrenciyi üniversitemize çekebiliriz”. Buradaki temel yanlış, her öğrenci eşittir yüksek katkı. Öğrenci sayısı ne kadar çok olursa o kadar kar elde ederiz düşüncesi bugün hakim olan düşünce. Altyapı yok, öğretim üyesi kadrosu alan dışı, yetersiz ders müfredatı. Öğrencilerin çoğu ders saatleri dolu ama aynı zamanda boş geçiriyor. Şunu demek istiyorum; üniversite mezunu yüksek lisansa yeni başlayan öğrenciler, derslere sokuluyor. Haftada 20-24 saat Doktora Yeterliliklerini ve pedagojik formasyon eğitimi almamış kişiler “hoca” diye derslere sokuluyor. Onlara da yazık, derse girenlere de yazık, anne-babalara da yazık. Anne-baba fedakarlık ediyor, yüksek eğitim bedelleri yatırılıyor. Sonrası facia… Ayrıca, ilgili ilgisiz kişiler, eş dost kayırması ile derslerde öğretmenlik yapıyor. Üniversitelerde, sektörde herhangi bir şirkette çalışan akademik perspektiften uzak olur olmaz kişilerin ders vermesi söz konusu. Bir lojistik şirketinde uzun yıllardan beri yöneticilik yapıyordur, sektörde söz sahibidir “teori-pratik” bütünleşmesi için faydalı olur. Anlarız. Biz de öyle değil. Şaka gibi. Öğrencilerin bu konuda verdiği tepkiyi soracak olur iseniz; “dersler güler yüzlü bir ortamda veriliyor, öğretim üyeleri sınavlarda kolay soru soruyor” oluyor. Öğrenciler öğretim üyelerini çok seviyor. Herkes mutlu gibi…

Mezuniyet sonrası problemler de var. Mezun sayısı çok fazla, mezunlar sektördeki maaşları düşük buluyorlar. Buradaki büyük tehlike var. Kontrolsüz lojistik mezunu veriyoruz. Anne-babalar ve öğrenciler yüksek beklentili.  Müteşebbisler ise işe alım süreçlerinde adayların belli bir düzeyde konuya hakim olup olmadıklarına bakıyor. Aday konuya hakim değilse şirketine bir katkı verebileceklerine inanmıyor ve o adayı işe almıyor.

Sektör, dolayısıyla iyi okullardan mezun olmuş, ders programları güçlü olan okullardan mezun, stajlarını yapmış, kendini çok iyi anlatabilen adayları şirketinde görmek ister.

Birçok üniversitede lojistik eğitimi veriliyor ve bu konuda ortada ürkütücü bir durumla karşı karşıyayız. Öğrenci yapısının, eğitim verilen örgenci sayısının sektörün ihtiyacına göre belirlenmesi lazım. Fakat ne yazık ki, vakıf üniversitelerinin sayısı sektörün ihtiyacına bağlı olmaksızın hızla artmaktadır. Artık her üniversitede lojistik bölümü açılıyor. Ama öğrenciler eğitim materyali dahi olmadan aldıkları eğitimi dersin uzmanından alamadan mezun olup sektöre vasıfsız mezunlar olarak katılıyorlar. Bunun sebebi; çoğu vakıf üniversitesi girişimcilerinin “öğrenci eşittir para” zihniyetinde olmalarından kaynaklanmaktadır. Onlar için ne kadar çok öğrenci olursa o kadar çok gelir oluşur ki, bu da bir o kadar arazi bir o kadar bina yatırımı demek oluyor. Dolayısıyla ders veren öğretim üyeleri değil, ağırlıklı olarak öğretim elemanları olmakta. Bu durumun yarattığı en tehlikelisi sonuç ise; ilgili alanın uzmanı olmayan, üniversiteyi yeni bitirmiş kişilerin derslere eğitmen olarak katılmasıdır. Bu çok büyük bir tehlikedir. Kendi alanında ne yüksek lisans ne de akademik bir vizyon kazanmış, doktora yapmamış kişileri derse eğitmen olarak almak, hem çok büyük bir ayıp, hem de çok büyük bir kayıptır. Veliler açısından da bakıldığında da sonuç aynıdır. Veliler yılda 5-10 bin TL arasında eğitim parası ödeyerek, çocuklarına iyi bir eğitim verdiklerini düşünüyorlar. Oysaki katlanılan bedeller daha mezuniyet sonrasında iş arama sürecinde iken mülakat aşamasında sonuçlarını ortaya koyuyor.

Sektörde nitelikli insan gücüne ihtiyaç ne düzeyde?

MURAT ERDAL: Bu konu arz talep ile ilgilidir. Türkiye’nin dış ticareti büyüdükçe,  komşuları ile siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştikçe, her bölgede –Doğu Anadolu’dan, Karadeniz’e, Akdeniz’den Marmara Bölgesi’ne kadar-  lojistik alanında yetişmiş insan gücüne ihtiyaç vardır. Fakat burada bir sorumlulukta kamuya düşüyor. Yani, Ulaştırma Bakanlığı’na, Dış Ticaret Müsteşarlığı’na, Gümrük Müsteşarlığı’na, Denizcilik Müsteşarlığı’na vb. Onlar mevzuatları ne kadar basitleştirirlerse, dış ticaret o kadar gelişir ve yetişmiş insan gücüne ihtiyaç o düzeyde artar. Sadece özel sektörde değil kamu kurum ve kuruluşlarında da bu okullardan mezun olan arkadaşlara ihtiyacı vardır ve olacaktır da.

Sektöre sayı olarak çok fazla insan gücü yetişmesinin yanı sıra, nitelikli insan gücünde yüksek düzeyde bir ihtiyaç görüyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

MURAT ERDAL: Ortada yetersiz ve ondan öte çok tehlikeli bir durum var. Yakın zamanda “Uzaktan Öğretim Programları” adı altında eğitimler verilmeye başlandı. Yine öğrenci sayısı ne kadar çok olursa o kadar çok para kazanırız düşüncesi söz konusu. Artık üniversitelerde “dershanecilik” mantığı görülmeye başlandı. Dolayısıyla da, uzaktan öğrenme programlarının da sayısı git gide artıyor.

Görülen bir diğer tehlike de sektöre eser kazandıran kişilerin telif, fikri, sanat haklarının korunamamasıdır. Bu konu ile ilgili YÖK’e çok fazla görev düşmekte. E- öğrenme programlarının belli bir kontrolünün olması lazım. Doktorası olmayan arkadaşlara ders verme yetkisinin verilmemesi lazım. Bunun yanı sıra, derslerde kullanılan basılı kaynaklarının nereden temin edildiğinin ve bunların özgünlüğünün sorgulanması lazım. Şuanda ne yazık ki başıboş bir dönemdeyiz. Bu ne kadar sürer bilemiyorum. Bazı üniversitelerde lojistik bölümlerinde 300-400 öğrenci var. Bu okullarda derslere giren öğretim üyelerinin kalitesi nedir? Bu sorgulanmalı.

Burada bir sorumluluk da öğrencilere ve onların velilerine düşüyor. Onların daha da sorgulayıcı olmaları gerekiyor. Ders müfredatları nedir? Bu müfredatları kimler nasıl hazırlıyor? Dersleri kimler veriyor? Veliler, öğrenciler okullara gidip program başkanları ile konuşmalılar. Öğretim üyelerinin öz geçmişlerini incelemeliler. Sorular yöneltmeliler. Kütüphaneyi gezmeliler. Öğrenciler ve veliler sadece okul binalarına ve tanıtım broşürlerine bakıp aldanmamalılar.

Dünyada ki lojistik eğitimleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

MURAT ERDAL: Dünya da lojistik alanından verilen eğitimler çok geniş bir alanda yayılım gösteriyor. Temel lojistikten başlayarak tedarik zinciri yönetimine kadar uzanıyor. Taşımacılık konusunda daha fazla branşlaşma var. Örneğin lojistik eğitimlerinden açıklamak gerekir ise; lisans öğrencileri ilk iki yıl temel lojistik dersleri alarak son iki yıl, uzmanlaşma alanlarını seçerler. Bu uzmanlaşma konusu taşıma moduna göre; karayolu, denizyolu, demiryolu, havayolu vb. olabilir. Öğrenciler seçimlerine göre seçtikleri alanda daha fazla ders alırlar ve böylece kendilerine yön verirler. Bu önemli bir ayrımdır.

Dünyadaki lojistik eğitimleri ile Türkiye’de ki lojistik eğitimleri karşılaştırsak?

MURAT ERDAL: Bizde ki iki yıllık (ön lisans) ve dört yıllık eğitimler ile Dünyada ki benzerlerini karşılaştıracak olursak; bizde belli bir alana yönelme olmadığı gibi çoğu üniversitede, intermodal taşıma, demiryolu taşıması, tehlikeli madde taşımacılığı, lojistik bilgi sistemleri gibi dersleri asla göremezsiniz. İlk sınıf temel işletme dersleri, inkılap tarihi, yabancı dil dersleri ile geçer. İkinci sınıfta ise potpori şeklinde dersler görülür. Biz bu sektörde eğitime geç başladık. Sektöre nitelikli insan gücü yetiştirmeye başlayan ilk üniversite 2000’li yıllarda Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu ile İstanbul Üniversitesi’dir ki, bu okul ve Program yapısı tüm Türkiye’ye örnek bir model olmalıdır. Verilen eğitim ve program içeriği oldukça iyidir. Bu programın diğer lisans düzeyinde eğitim veren okullarda da benimsenmesi gerekmektedir.

Bunun dışında Dünyada ki yüksek lisans ve doktora eğitimlerine baktığımız zaman asıl farkın burada ortaya çıktığını görürüz. Çünkü Dünyada denizyolu, havayolu, demiryolu, karayolu veya tedarik zinciri yönetimi konusunda yüksek lisans, doktora ve sertifika programları çok yaygındır. Yurt dısında bir kişi lisans eğitiminde ilk iki yıl temel dersleri alır, son iki yıl uzmanlaşmaya yönelir ve yüksek lisansı ve doktorasını da özel sektörde çalışırken tamamlar. Üniversitelerimizde mevcut programların kalitesi ve içeriği, özel sektörde çalışan arkadaşların lojistik yüksek lisans ve doktora taleplerinden (beklentilerinde) çok uzaktır. Çünkü bizdeki en önemli sorun şudur ki; lojistik akademisyen kadrolarının devşirme yöntemi ile oluşturulması çabasıdır. Ben yıllarca Üretim Yönetimi anlattım. Üretim konusunda; fabrika kuruluş yeri seçimi ve dağıtım problemleri konusunda çalıştıktan sonra lojistik bölümüne katıldım. Genelde yönetim organizasyon, pazarlama veya endüstri mühendisliği konusunda uzmanlaşan kişiler lojistik alanında akademik kariyer yapmak istiyor. Oysa öncelikle, lojistik bölüm mezunlarının akademisyen olması gerekmektedir. Yani lojistik lisans eğitimini tamamlamış (4 yıllık) kişilerin lojistik akademisyeni olması lazım. Lojistik akademisyen adayı bir kişi 4 yıllık lojistik lisans eğitimi tamamladıktan sonra yine lojistik veya taşımacılık alanında yüksek lisans ve doktorasını yaparak ilgili lojistik okullarında araştırma görevlisi olarak kadroya alınmalıdır. Bu kişiler belirli branşlara göre yönlendirerek (örneğin, tedarik zinciri yönetimi, depo yönetimi, taşıma modları) desteklenmelidir. Tabii böyle bir yapılanmanın tam verimlikle çalışabilmesi asgari 10-12 yıllık bir zaman alacaktır. Bizim okullarımızın geçmişlerine baktığımızda yaklaşık olarak 5 ile 7 yıllık bir geçmişimizin olduğunu görebilirsiniz.

Bizim hem lojistik müfredatlarımız, hem de okullardaki işleyişimiz, düzenimiz hatalı, eksik ve kötü. Eğitmen kadromuz eksik ve doyurucu değil ve başka bir sorunumuz; basılı ders materyallerinin olmayışı, olanların ise, içeriklerinin yetersiz olmasıdır. Çok fazla eksiğimiz var. Bugün herhangi bir kitapçıya gittiğiniz zaman mesela muhasebe konusunda 40 tane kitap bulabilirsiniz ama belki, bir tane lojistik kitabı bulabilirsiniz. Demiryolu, karayolu, filo yönetimi vb kitapları ise bulabilmeniz imkansız gibidir. Dolayısıyla bu da eğitmen ve eğitim kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Biz bu konuda Dünya’daki standartlara ulaşmak istiyoruz. Özel sektörümüz oldukça gelişmiş. Dünyanın her tarafına eşya gönderebiliyoruz. Biz istiyoruz ki hizmetin kalitesini arttıralım, maliyetleri düşürelim, işlem hızını arttıralım, freight forwarder mantığı ile bütün güzergahları, alternatifleri değerlendirelim. Fakat biz bunları yaparken özel sektörün hızına kamu ayak uyduramıyor, okullar ayak uyduramıyor.

Lojistik mezunları ve endüstri mühendisliği mezunları arasında bir rekabet mi var?

MURAT ERDAL: Mezun arkadaşlar “iş bulma” derdinin peşinde. Herkes her sektöre her işe saldırıyor. İşsizliğin yüksek olduğu dönemlerde bu çok doğaldır. Rekabet avantajına göre, herkes bir yol haritası çiziyor ya da savruluyor demek mi lazım bilemiyorum.

Hava kargo veya deniz kargo departmanı için eleman arayan lojistik şirket müdürünü düşünelim. İki farklı disiplinden gelen kişi ile mülakat yapsa, kim avantajlıdır?

Havayolu konşimentosu, gümrük veya taşıma operasyonu hakkında sohbet açılsa, kim kendini daha iyi anlatabiliyorsa, kimin sektörel alan hakimiyeti iyi ise doğal olarak işe o girer.

Lojistik öğrencilerinin kendilerine güvenmeleri lazım. Bu “güven” de iki günde, güle oynaya derslerle geçmez. Sıkı ders programları ile ciddi eğitimle ve stajla kazanılır.

Lojistik eğitimi konusunda akademik camiada “işletme ekolü” ve “mühendislik ekolü” diye bir tanımlamayı ortaya atanlar var. İşletmeciler, daha fazla pazarlama, muhasebe, finans, yönetim-organizasyon dersleri okuturken, Endüstriciler; sayısal yaklaşımlara daha fazla yer verir gibi…

İşletmecilerin dile getirdiği bir vurgu değil bu. Tam aksine bu çıkış, endüstricilerden geliyor. İşletme yüksek lisansı ve işletme doktora eğitimi almış bir mühendis olarak bu tasnife karşıyım ve bize yarar getireceğine de inanmıyorum.

Endüstri mühendisliği hibrid bir disiplindir. Türkiye’nin gelişmesinde son derece değerli bir alandır. Bir dönem fabrikalar, bir dönem bankacılık sektörüne yoğun iş başvuruları yapıyorlardı. Şimdi lojistik sektörüne girip çıkıyorlar. Bazı tanıdıklarım bu sektöre girdi ve 1-2 yıl içinde de çıktılar. Beklentiler ve fiili durum pek uyuşmadı. Başka sektörlere yöneldiler.

Lojistik alanından akademik kariyer yapmak isteyen biri neler yapmalı hangi aşamalardan geçmeli?

MURAT ERDAL: Bu işin başlangıç adımı Yüksek Lisans ve Doktora Programlarını bitirmekten geçer. Yüksek lisans için konuşuyorum, Vakıf üniversiteleri çekici program isimleri ile birçok eğitim programı oluşturuyor. Buna çok dikkat edilmeli. Eğitim içeriğine, öğretim uzmanlarının akademik kariyerlerine ve branş uzmanlıklarına bakmak lazım. Mesela, ben, insan kaynakları konusunda yüksek lisans yapmak istesem içinde insan kaynakları uzmanı olan bir eğitmen portföyünün olduğu bir yüksek lisans programını tercih ederim. Dolayısıyla lojistik, tedarik zinciri yönetimi vb. konularda ki yüksek lisans programlarında %100 işletme öğretim üyelerinin değil, %90 lojistik, tedarik zinciri yönetimi konusunda uzman öğretim üyelerinin kadrolarda yer alması gerekmektedir.
Öğrencilerden bize yapılan geri beslemelerde görüyoruz ki, yüksek lisans programlarında ilk dönem bir ders ikinci dönem bir-iki ders branş dersi olmak üzere, diğer dersler işletme tekrarı niteliğinde veriliyor. Böyle olunca kişiler de bir eğitim değil sadece bir “etiket” almış olduklarını belirtiyorlar. Bu da neticede bir hayal kırıklığına neden oluyor.

Sizce eğitimlerin belirli bir standarda gelebilmesi için ne yapılmalı?

MURAT ERDAL: Bu standardın oturması için 10-15 yıllık bir zaman gerekli. Ama şuan için en azından üniversite program koordinatörlüklerine, rektörlüklere, dekanlıklara, YÖK’e, Milli Eğitim Banlığı’na çok önemli görevler düşüyor. Dersin uzmanı olmayan kişi, derslere eğitmen olarak verilmemeli. Bu demektir ki; lojistik bölümüm var ise, bu konuda çalışacak araştırma görevlilerini istihdam etmem lazım. Bu kişileri de “Lojistik Yüksekokulu mezunlarından” seçmeliyim. Onlara fırsat tanımalıyım. Bu arkadaşlar yetişsin yüksek lisans ve doktora derecelerini alsınlar ki, kendi lojistik kadromu oluşturabileyim. Yoksa kamudaki üniversitelerden emekli hocaları, torpilli eş dost tanıdıklarını buralara dahil edip, portföy oluşturup, iyi bir bölüm ismi koyarak bölüm açmak, Türkiye’ye yapılmış bir kötülüktür. Dolayısıyla karşılıklı iç ve dış denetimlerin yapılması ve bu programlara para yatıranların daha fazla talepkar, sorgulayıcı olmaları lazım ki, lojistik bölümünü bitirenler vakıf üniversitelerinde araştırma görevlisi olarak alt kademelerden başlayıp akademik kariyer yapabilsinler ki, doğru, güçlü bir yapılanmayla bir kadroyla varlıklarını sürdürebilsinler.

Sektörde yararlanılabilecek basılı kaynaklar nelerdir?

MURAT ERDAL: Lojistik alanında yıllardır kitap üreten kişilerden biri de benim. Lojistik konusu öncelikle sadece kampüste öğrenilecek, anlatılabilecek bir konu değildir. Lojistik konusu tüm boyutları ile-dış ticaret, gümrük, taşıma operasyonları vb. Bir akademisyen olarak söylüyorum, sektör çok hızlı geliştiği için bir ayağınızın mutlaka sektörde olması gerekli. Dolayısıyla sektördeki gelişmeleri görmeden ilgili konuyu kitap haline getirmeniz sadece kaynakları toparlayıp bir derleme kitap çıkarmanıza neden olur. İlk lojistik kitabını sektöre kazandıran UTİKAD’dır. Daha önceden iktisat fakültelerimizde “Ulaştırma Ekonomisi” dersi okutulur ve kitaplar yayınlanmıştı. Denizcilik fakültelerinde de deniz taşımacılığı ile ilgili çalışmalar yapılmakta ama bunlar lojistik ile ilgili değildi. Dolayısıyla sektörün ilk basılı yayını UTİKAD tarafından sektöre kazandırılan “Lojistik ve Taşımacılık Yönetimi” başlıklı iki cilt eserdir. Bu kitapları çıkartırken, sektör yöneticileri bize, yani yazarlara yol gösterdi. Yani bir anlamda; öncelikli olarak “eğitimciye eğitim” verildi. Lojistik sahada öğrenilecek bir iş. Masa başı bir iş değil. Dolayısıyla eğitimciler özel sektör ile ne kadar sık bir araya gelirler ise, gelişmeleri o kadar yakından takip ederler ve hazırladıkları eserlerin ne kadar güncel ve doğru olduğunu bu sayede anlayabilirler. Ben bu iletişimden çok şey öğreniyorum.

Öğrencileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

MURAT ERDAL: 1980’li yıllarda ders programları hayli yoğun olmasına karşın öğrenciler üniversitelerde ağırlıklı olarak sosyal yaşama ağırlık verirlerdi. Fakat şimdi mezunlar arasında rekabet çok fazla. Üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulabilecek miyim diye kaygı duyan ve ona göre hazırlık yapan, derslerine ciddi çalışan % 30’luk bir öğrenci kitlesi var. Bu kitle, derslere girerken aynı zamanda sektörde neler oluyor, sektörün temel dinamikleri neler, Ulaştırma Bakanlığı ne yapar, Gümrük Müsteşarlığı kimdir, sektör dernekleri neler yapar, nerde staj yapabilirim diye soran, araştıran bir öğrenci grubu. Bu kitle kendini geliştiriyor, sektörü sorguluyor, kulüpler kuruyor, okullarda kariyer günleri hazırlıyor, eksiklerini görüp gidermek için kurslara gidiyor ve yarın mezuniyet sonrası kendisi için en büyük tehlikenin çok fazla üniversite mezunu olduğunu biliyor ve ona hareket ediyor.

Öğrencilere tavsiyeleriniz neler?

MURAT ERDAL: Öğrenciler, “diğer mezunlardan farkım ne olmalı?” sorusunun cevabını daha okulun ilk sıralarında cevaplandırmalı. Her dersi, her günü, her stajı ciddi bir hazırlık dönemi olarak geçirmeli. Bir diğer tavsiyem ise; gazetelerin ekonomi sayfalarını çok sıkı takip etmeleri olabilir. Nerde hangi fabrika kurulmuş? Demiryolunda ne gibi bir yatırım yapılıyor? Tekstilde, perakende sektöründe ne oluyor? Sadece spor, magazin ya da siyaset değil ekonomi sayfalarının, ticaret ile ilgili basılı tüm yayınların bir lojistik yöneticisinin mutlaka takip etmesi gerektiğine inanıyorum. Öğrenciler kendilerine “Ben perakende sektöründe lojistik müdürü, tedarik zinciri koordinatörü olacağım” diye hedef belirlemeliler. Bir kariyer hedefleri olmalı.

alıntı: UTİKAT- Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmetleri Üretenler Derneği
web sitesi www.utikad.org.tr

 
  Bugün 1 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı! 1525 Sk. No:1/7 Halkapınar Konak - İzmir - Tel : 0 (232) 465 11 33 - Faks :0 (232) 465 20 19  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol